Çocukluğumda aylar öncesinden gelmesini beklediğim bir gündü Hıdırellez. Sadece beklemekle kalmaz ; o gecenin en gösterişli ateşine sahip olabilmek için günlerce çalı çırpı ve çeşitli tahta parçalarını toplar, apartmanlarımızın bodrumuna depolardık.
Aşkın tarifinde yer alan 'karnında kelebeklerin uçuşması' tabiri vardır ya ;ben o çocukluk günlerine has saflıkla, heyecan ve mutluluktan ötürü hıdırellez günlerinde yaşardım bu duyguyu. Okuldan çıkıp oyalanmadan eve gidip yemekler yenilir ve tüm çocuklar- gençler ateş yakmak için lojmanlarının yanında toplanırlardı. Günlerce süren emeklerin karşılığında da o gece hiç sönmeyecekmiş gibi yanan ateş kümeleri oluşurdu..Yakılan ateşlerin üstünden dileklerimizi mırıldanarak 3 kez ardarda atlardık.O zaman bizlere göre daha büyük olan gençler gitar eşliğindeki şarkılarıyla geceye renk katarlardı. Ve ilerleyen saatlerde korların arasına konan patatesler vazgeçilmezlerimizdi, onların tadı bir başka olurdu.Ve nedense kimselere görünmemeye çalışarak bir gül fidanı aranır, dilekler konulurdu. Sanırım çocuksu bir utangaçlıktan ileri geliyordu bu durum benim için...
O dönemlerde insanlar daha mı çocuksuydu bilmiyorum ama tüm site halkı çoluk çocuk bebek demeden aile fertleriyle kutlamalara katılırdı. Çok güzel anılar kaldı yanıma o günlerden, şimdi bile hatırlayınca ya da eski fotoğraflarda o günleri görünce gülümsüyorum.Umarım ben de çocuklarıma böyle tatlı anıları miras bırakabilirim.
Dün akşam evimizin karşısında çocukların hıdırellez kutlamasını görünce bu duygular yeşerdi içimde yeniden. Buraya yeni taşınmış olmanın verdiği çekinceyle yanlarına ilişemedim, balkondan izledim bir süre. Hatta unutmuşum daha önce dört gözle beklediğim bu günü. Hayıflandım kendi kendime...
Olsun yine de çok geç değil; ben bir gül fidanı bulmaya gidiyorum:)
HOŞGELDİN YAZ...
Gönlünüzden geçenleri yaşamanız dileğiyle... Sevgiyle kalın..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder